Bu blog üniversite başından beri sıkı fıkı dost olan Çağın Bodur ve Burcu Mandal tarafından sadece geyik, kimi zaman hayali ve başa gelen anormal olayların paylaşımı amacıyla kurulmuştur. Hiç olmadı ucundan gülümsetebilirsek mutlu oluruz gayri :)
7 Mayıs 2011 Cumartesi
Anneler Günü
23 Nisan’da çocuklara bırakılan koltuk, bu sene bence blogların da çocuklara bırakılmasıyla daha bizdenleşti ve anlam kazandı.
Madem ki bugün annelerimizin, sosyal medya hesaplarımızı bir günlüğüne onlara bıraksak ne olurdu diye düşündüm. E tabi çocuklar geleceğimizse, onlar da sonuçta geçmişimiz, neden olmasın?
Bıraksak neler olurdu acaba? Twit, feed, ileti girme çabalarıyla başlayan gün, herhalde ilerleyen saatlerde bizim anneye aldığımız çiçeği sinirden yememizle son bulurdu.
Sabahtan bir “günaydın” denilirdi, ardından kendi dahil tüm annelerin günü kutlanırdı. Bi profil fotoğrafları karıştırılır, ne durumdayız bi kontrol edilirdi. Tanıdık arkadaşlar hakkında yorumlar yapılırdı, “ay şu şöyle mi yapmış, bu böyle mi olmuş?”, “evet,anne”,”evet,anne”…
Popüler düşünceler hakkında twitler girilirdi, dmlerden dedikodu yapılırdı, açıklamasında kuzucuğum, bebeğim yazan beraber çekilen bir fotoğrafınız konurdu. E dönen geyikler pek anlaşılmazdı ama size sorar rahatlardı. Bol bol nasihat yazılırdı. Tabi öyle bütün gün kim bilgisayar başında oturacak, sıkılır, güzelce çektiği bir “amaaann” ile size koltuğunuzu iade ederdi.
Yok yok düşündüm de vermeyelim bence, zaten bütün evin medyası onda, burası bize kalsın, biz hediye çiçek öpücük filan verelim, anneleri öyle kutlayalım. E malum anneler candır!
1 Mart 2011 Salı
Doğar insan bazı bazı...
Bugünü asker kıyafetli bir konsept partide olduğunu düşünerek geçir,bol fotoğraf çek, fotoğrafların arkasına photoshopla disko topu, dj kabini koyarız sonra facebook’a “doğumgünüm 2011 =)))))” albümü olarak eklersin. Gerekirse biz de sen dönünce üniformalarla fotoğraf çektirir kendimizi ekletiriz.
Bu kadar yani, öyle işte, sonuçsa iyi ki varsın Çağıncansuhan, hep ol! =)
12 Şubat 2011 Cumartesi
Sen de mi “Nezle”? Peki, öyle olsun…
Gece mutlu mesut yattığım yatağımdan, sabah 1 şişe içkiyi dün alemde devirmişim de dilim damağım kuru, zor nefes aldığım bir şekilde uyandım. Tabi o uyanılan sabahın güneşli bir Cumartesi olması da ayrı bir kahroluş! Nasıl olabilirdi yahu, haftayı ne güzel insanlardan uzak uzak kurtarmıştık ya işte, hatırlamıyor musun?
Dün gece ben hatırlamasam da sanırım, “nezle” buradaydı ve yamacıma kıvrılıp uyudu. Sonra da sabah sessizliğinde pencere camının buğusuna “hoşçakal” bile yazmadan beni haftasonu yalnızlığına bırakıp yok oldu. Sinsi ve bir o kadar acımasızsın…
Şimdi biraz toparlansam da, demek isterim ki… “Of vücut direncim çok çılgınsın!”
6 Ocak 2011 Perşembe
Her Genç Birgün Ebeveyn Kıyafeti Kapacaktır
Anne dolabından kıyafet ya da aksesuar “hacılama” hallerim havaların ilk kararsız modunda “bugün ne giysek?” diye yakınırken başladı. Sabahın erken saatine her zamanki gibi kıyafet ayarlamadan başlayan ben, fular, kolye, toka derken anne eşyalarıyla artık anlaşabildiğimi farkettim. Benim için o eşyalar hep “anne eşyası” idi ve hacılanmaya daha zamanları vardı…
Hem tek ben miyim diye düşünürken, kendimi rahatlatıcı cümlemi buldum bile… Kimler acil ya da telaşlı durumda ebeveyn dolabına sığınmaz ki canım, hıh? =)
Bir nişan, düğün, mezuniyet zamanı bu anlar için en uygun ortamı yaratır. Bir şey alınmadan önce evde mevcut olanlar kontrol edilir. Erkekler kravat,kol düğmeleri, mendillere göz gezdirirken; kızlar daha geniş çerçeveden bakar ve saç,makyaj,takı üçgeninde küçük anne olurlar… Gün sonunda annen baban “sende kalsın”, “senin olsun” der hani, sevinirsin, kaptığın herneyse dolaba kaldırırsın, içinden bir ses “büyüyünce nasılsa kullanırım” der hani… İşte öyle bir şey…